Dünya Tiyatrolar Günü Amatör
Tiyatrolar Çevresi (ATÇ) Bildirisi...
TİYATRO
BİLDİRİSİ İÇİN MATRİKS Gösteri ya da imaj toplumu
tanımlaması, bir şeyler söylenen çok genel geçerli bir
hatırlatma olarak benimsenebildiği ölçüde; son yirmi, on
beş yılın Türkiye’sine uygulanabilir. Gösterme’nin, imaj
kurmanın öteki ucundaki tamamlayıcı eylem, bakmaktır.
Bakmak; gösterilene, imaja bakılsın diye kurulmuş; ikincil
gerçekliğe (iktidar + medya fabrikasyonu gerçekliğe)
bakmaktır. İktidar olmanın vazgeçilmez (arkaik ve modern)
araçları somut, fiziksel baskı, şiddet, ekonomik sindirim, bu
coğrafyanın her köşesinde işlevsel oldukları halde / ve
oldukları için, iktidarlar, medya + popüler kültür
üzerinden ikincil bir gerçeklik düzlemi kurdurarak buraya
baktırmak zorundadırlar.
İktidar olmak; baktırılanı, iktidara bağımlı, içindeki
bütün muhalif öğelerin ayıklandığı bir dille de
çevrelemek demektir. Bakılan, kurgulanmış ikincil gerçeklik
düzlemiyse, konuşulan da onun dilidir. İktidarın ve medyanın
(+ popüler / kitlesel kültürün). İktidarlar, gerçekliği
ikincil, kurgulanmış gerçeklik düzleminde (medya + popüler
kültür) koruyup kendi güvencelerine bir payanda daha
sağlıyorlar. Bakmayı, özgürlük olarak algılatıyorlar.
Gerçeklik ise, bakmayı değil, görmeyi, eleştirel seyri talep
ediyor. Modern tiyatro; Barok’un ibret verme kaygısı
taşıyan dini oyunlarından, aydınlanma döneminde, burjuva
bireyinin kendi biyografisini sorgulama niyetine, sanayi
toplumunun yarattığı yeni modern üretim güçlerinin
sorunlarından, hep süregelmiş kader tragedyalarına,
sınıflı toplum melodramlarından, parçalanmış birey
çığlıklarına kadar, gerçekliğe yakın metinler oluşturdu.
Ancak Brecht, bu tiyatroların bile rahatlatıcı çözümlerinin
(katharsis), gerçekliği kavrayışlarındaki yüzeyselliklerin
(natüralist tiyatro) altını çizerken hem tiyatroya hem de
seyirciye önemli bir çağrı çıkarmıştı: Yeni bir seyretme
becerisi (sanatı) oluşturma çağrısıydı bu.
Gerçekliğin tanınmaz hale getirildiği, onun
ayrıntılarından, fragmanlarından kurulmuş; ikincil /
üçüncül düzlemdeki gerçekliğin; iktidar + medya + popüler
kültür marifetiyle baktırılan biricik düzlem olarak
karşımıza çıktığı bu aşamada, sinemamız kendi fantezi
ve karikatürlerinin kaba güldürüsü içinde trajik-komik bir
ölüm yolculuğuna çıkmışken, roman hiçbir zaman öyle
olmamış ve öyle yaşamamış döküntü bir hanedanlığın
arsız ve yoz hayatını, hayali coğrafyalarda
hikayeleştirirken, tiyatro; en baştan ve yeniden görmeyi,
seyretmeyi, eleştirel mesafeden algılamayı öğretmek
durumundadır.
Tiyatro, özellikle artık amatör bir arayış çağrısı
yapmalıdır: Benim karşıma beni, benim karşıma seni
koymalı, ben, sen, onlar ve toplum ilişkisinde varoluşun
diyalektiğini yakalamalıdır. Tiyatro (iktidar + medya) dilini
reddetmeli, gerçekliğin dilini öğretmelidir. Tiyatro bakma /
baktırma eyleminin ideolojik yapısını sorgulayıp
ayrıştırmalı, bakan bir toplumun, gören ve düşünen bir
toplum olmadığını anlatmalıdır. Tiyatro, gözümüzü
iktidarın elinden kurtarmalıdır. Tiyatro, göze
saygınlığını ve eleştirel gücünü kazandırıcı bir
etiği benimsemelidir. Çünkü iktidar + medya + popüler
kültür marifeti ve işbirliğiyle oluşturulmaya çalışılan
ikincil düzlem, hatta üçüncül düzlem gerçekliğin
(postmodern kolaj düzlemi) altında bırakılmak istenilen
gerçekliğe yönelik her kurucu, amatör ve saf bakış, bir
muhalefettir. Ve amatörlük, gerçekliğin düzlemini terk edip,
o kurgulanmış, ikincil gerçeklik düzleminin kültüründe
görev yüklenmeye hazırlanmak anlamına gelmediği sürece, bir
dışta kalmaktır, temizliğini korumaktır. Tutunacak muhalif
bir zemin kurmaktır.
Teorik tartışmalarıyla, etkinlikleriyle, kurslarıyla, metin
yazma denemeleriyle, dil arayışlarıyla, medyatik kültür ve
iktidar ilişkileri eleştirileriyle, uluslararası
buluşmalarıyla, sahnesiyle, imkansızlığıyla,
gönüllülüğüyle, heyecanıyla, iktidardan kopartılmış,
medyaya yasak koymuş, popüler / kitlesel kültüre dur demiş
bir coğrafya olacaktır amatör tiyatroların alanı.
Vazgeçilmez bir muhalif duruşun ve enerjinin kaynağı.
Veysel Atayman