CEMAL SÜREYYA

 

 
 
 

Üvercinka
Boylece bir kere daha boynunlayiz sayili yerlerinden
En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye
Laleli'den dunyaya dogru giden bir tramvaydayiz
Birden nasil oluyor sen yuregimi elliyorsun
Ama nasil oluyor sen yuregimi eller ellemez
Sevismek bir kere daha yururluge giriyor
Butun kara parcalarinda
Afrika dahil

Aydinca dusunmeyi iyi biliyorsun eksik olma
Yatakta yatmayi bildigin kadar
Sayin Tanriya kalsa seninle yatmak gunah daha neler
Bosunaymis gibi bunca uzamasi saclarinin
Ben boyle canli sac gormedim omrumde
Her telinin icinde ayri bir kalp carpiyor
Butun kara parcalari icin
Afrika dahil

Senin bir havan var beni asil saran o
Onunla daha bir degere biniyor soluk almak
Sabahlari aciktigi icin hakli
Gununu kazanip kurtardi diye guzel
Bir cok cicek adlari gibi guzel
En taninmis kirmizilarla acan
Butun kara parcalarinda
Afrika dahil

Birlikte misralar dusuruyoruz ama iyi ama kotu
Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse degerlendiremez
Bir misra daha soylesek sanki her sey duzelecek
Iki adim daha atmiyoruz bizi tutuyorlar
Boylece bizi bir kere daha tutup kursuna diziyorlar
Zaten bizi her gun sabahtan aksama kadar kursuna diziyorlar
Butun kara parcalarinda
Afrika dahil

Burda senin cesaretinden laf acmanin tam da sirasi
Kalabalik caddelerde hurlugun sarkisina katilirkenki
Padisah gibi cesaretti o alimli degme kadinda yok
Aklima kadeh tutuslarin geliyor
Cicek Pasaji'nda aksam ustleri
Asil yoksulluk ondan sonra basliyor
Butun kara parcalarinda
Afrika haric degil

 
 
 

Nehirler Boyunca Kadınlar Gördüm

 


Porsuk nehrinin geçtiği kadınlar
Hepsine yüzer kere rastladım en azdan
Umustsuz sevdalara tutulmak onlarda
Bozkıra doğru seyrele seyrele yaşamak onlarda
Verdi mi adama her şeylerini verirler
Ben gördüm ne gördümse kadınlarda
Porsuk nehrinin geçtiği

Kızılırmak parça parça olasın
Bir parça ekmek siyah, on kuruşluk kına kırmızı
Taş toprak arasında türküler arasında
Karanlıkta bir yanları örtük bir yanları üryan
Kocaman gözleriyle oy anam bu kadar dokunaklı
Kimler ürkütmüş acaba bu kadar kadını

Dicle kıyılarına tiren varınca
Büyük bir gökyüzü git allahım git
Genel olarak önce kaşları görünür
Sonra bütünsüz uykuları kaşla göz arasında
Yanaklarında çıban izi taşıyan kadınlar
Gül kurusu

Bir gün sizin de yolunuz düşer memlekete
Siz de görürsünüz bunları kadınlarda
Ödevleri yenilmek olan hep
Bıçakla kemik arasında
Susmakla ağlamak arasında
Yenilmek
Kadınlar

 
   
 

Beni Öp Sonra Doğur Beni
Şimdi
utançtır tanelenen
sarışın çocukların başaklarında.

Ovadan
gözü bağlı bir leylak kokusu ovadan
çeviriyor o küçücük güneşimizi.

Taşarak evlerden taraçalardan
gelip sesime yerleşiyor.

Sesimin esnek baldıranı
sesimin alaca baldıranı.

Ve kuşlara doğru
fildişi: rüzgarın tavrı.
Dağ: güneş iskeleti.

Tahta heykeller arasında
denizin yavrusu kocaman.

Kan görüyorum taş görüyorum
bütün heykeller arasında
karabasan ılık acemi
- uykusuzluğun sütlü inciri -
kovanlara sızmıyor.

Annem çok küçükken öldü
beni öp, sonra doğur beni

 
   
 

Cigarayı Attım Denize
Şimdi bir güvercinin uçuşunu bölüşüyoruz
Gökyüzünün o meşhur maviliğinde
Uzun saçlı iri memeli kadınlarıyla
Bir Akdeniz şehri çıkabilir içinden
Alıp yaracak olsak yüreğini
Şimdi bir güvercinin

Şimdi sen tam çağındasın yanına varılacak
Önünde durulacak tam elinden tutulacak
Hangi bir elinden güzelim hangi bir
Bir elinde kızlığın duruyor garip huysuz
Öbür elinde yetişkin bir günışığı
Daha öbür elinde kilometrelerce hürlük
Çalışan insanlar için akşamlara kadar
Toz duman içinde
Bir elinle de boyuna ekmek kesiyordun

Biz eskiden de en aşağı böyleydik senlen
Bir bulut geçiyorsa onu görürdük
Bir minarenin keyfine diyecek yoksa onu
Bir adam boyuna yoksulluk ediyorsa onu
Ne zaman hürlüğün barışın sevginin aşkına
Bir cıgara atmışsak denize
Sabaha kadar yandı durdu