..............................................................Daha Yolun Başındayım


......................................
Sanem Çelik, Filler ve Çimen'i Türkiye'nin gerçekleri üzerine kurulmuş bir film olarak tanımlıyor. "Evet, filmin çıkış noktası Susurluk. Benim canlandırdığım Havva, hayatın içinden çıkan biri. Kenarından geçtiği bir takım olayların içinde buluyor kendisini birdenbire. Bu hepimiz için böyle değil mi zaten..." diyor

Bebek'te bir kahvede buluşuyoruz, akşamüstü. "Işık güzel, isterseniz önce fotoğrafları çekelim" diyor. Sahile çıkıyoruz; bir bankta poz verirken bir grup liseli genç geçiyor yanımızdan. "Canım" diyor bir kız, "O, kızım vallahi o" diyor öteki. İçlerinden ikisi cesaretlenip imza istiyor. Gençlerin uzattığı kağıtları imzalarken, 'Filler ve Çimen'i izleyecek misiniz?' diye soruyor; gençler şaşkın, sorusuna soruyla karşılık veriyorlar: "Yeni bir filminiz mi var?" Gençler bilmese de o, 37. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde en iyi kadın oyuncu ödülünü alımıştı. Hem de ikinci sinema filminde. İlk filmi Yaban'la da Altın Koza'da en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülünü almıştı üstelik.

Onu, o gençler gibi, televizyon ekranlarında 'kötülükler prensesi', 'yılan kadın' olarak tanıdı tüm Türkiye. Bizde pek yapılmayan bir şeyi yapıp diziyi bırakmıştı Sanem Çelik. "İsmimin de önüne geçmişti Kara Melek. Her şeyin bir dozu var, ben de olması gereken yerde, daha fazla sıkmadan bırakmak istedim insanları" diyor.

Yakasına yapışan Kara Melek'le uzaktan yakından ilgisi yok oysa Sanem'in. Kıpır, kıpır. Afacan bir çocuk izlenimi veriyor daha çok.

On bir yıl baleyle uğraşmış, sonra tiyatro eğitimi ve onu Türkiye'ye tanıtan Kara Melek dizisi.

Diziyi bıraktıktan sonra biraz kafasını dinlemek ister. Bir süre sonra Derviş Zaim'den Filler ve Çimen'de oynaması için teklif alır. "Senaryoyu okuduğumda, Derviş Zaim'in istediği çok netti. Ben de onun bu işin üstesinden geleceğine inandım. Kara Melek gibi bir karakterden Havva karakterine geçiş yaparken bir zorluk çekeceğimi de hiç düşünmedim" diyor.

Barışa yönelik bir mesaj

Sanem Çelik, Filler ve Çimen'i Türkiye'nin gerçekleri üzerine kurulmuş bir film olarak tanımlıyor. Filme yakıştırılan 'Susurluk filmi' tanımlamasına da katılmıyor: "Evet, filmin çıkış noktası Susurluk. Filmde benim canlandırdığım Havva, hayatın içinden, bizden biri. Havva, paralel geçtiği birtakım olayların içinde buluyor kendini birdenbire. Biz de böyle değil miyiz? Ben de Sanem Çelik olarak Susurluk olayını takip ettim. Nelerin nasıl olduğunu öğrenmeye, anlamaya çalıştım. Sinirlendim, üzüldüm, sıkıldım. Filler ve Çimen'in barışa ve insanlığa doğru bir mesajı olduğunu düşünüyorum."

Sanem, Antalya'dan ödülle döndü. Elbette ki ödülü aldığı zaman konuştu, yazıldı, çizildi. Aradan biraz daha zaman geçtikten sonra neler düşünüyor derseniz: "Genç bir oyuncu olarak daha ikinci filmimde böyle bir ödül almak beni çok mutlu etti elbette. Kara Melek'in ötesinde de birşeyler başarmış olduğumu gösteriyor bu. Ama bir başka ödülü de izleyiciden almak isterim. İzleyicinin Filler ve Çimen'i beğenmesi bir başka büyük ödül olacak benim için. Çünkü bu film bir bütün olarak güzel."

Sinema hızlı gelişemiyor

Türkiye'de sinemanın son dönemde bir ivme kazanması konusunda ise bardağın boş ve dolu kısmının buluştuğu yere bakıyor Sanem. Sinemamızın gerektiği kadar hızlı gelişmediğini düşünüyor. Şartların ve düşünce yapısının buna engel olduğunu söylüyor. Popüler filmlerin yapıldığını, bu filmlerden iyi de para kazanıldığını, ama bu paranın sanatsal, eğitici ve öğretici filmler için kullanılmadığını söylüyor. "Türkiye'deki popüler sinema anlayışına da biraz ters bakıyorum. Herkesin anlayabileceği konuları içeren, eğitmekten çok eğlendirmeye yönelik bu filmler. Ama bunların, hiç değilse kalitelerinin yüksek olması lazım. Biz kaliteyi de düşürüyoruz, reklam anlayışını da. Yapılan reklamlarla izleyiciyi sinemaya çekiyorsunuz ama karşılığı yıkıcı oluyor. İzleyiciyi yıkmamak gerek" diyor.

Böyle bir ortamda, Türk izleyicisinin Filler ve Çimen gibi bir filme ne kadar önem vereceğini çok merak ettiğini söylüyor Sanem: "Çünkü bu filmin izlenirliği Türkiye'nin konumunu gösterecek" diyor.

Sinemamızda son dönemde yaşanan 'taciz' ve skandal mevzularını da sormadan edemiyoruz Sanem'e. Bu durumdan da bir hayli dertli: "Olaylar yaratıp, çıngarlar çıkarıp, o tacizdi bu tecavüzdü diye bundan bir karşılık bekliyorsak çok yanlış. O film yanlıştır zaten. Bir filmin başarısı, 'yaratılmış' bir skandala bağlanabilir mi? Ama toplumumuz buna da alıştırıldı. Böyle olunca da insanlar artık kolay olanı seçiyor. Skandal yaratılmış filmleri izlemeye gidiyor."

İzleyicinin, Türk sinemasına kızmamasını, küsmemesini istiyor Sanem. "Çünkü yaptığımız iş, şartlar gereği çok zor ve yavaş ilerliyor. Filler ve Çimen'i izledikleri zaman bu kızgınlıkları da geçecektir. Bizi yalnız bırakmasınlar ki onlara daha kaliteli filmler sunalım" diyor.

'Bu çizgiden aşağı inmek istemiyorum'

Türkiye'de pat diye iyi bir proje bulamıyorsunuz. Her gittiğim görüşmede, karşıma oyuncu olmayan kimler çıkar kaygısıyla bu popüler zihniyet beni korkutuyor. O kadar az iyi iş yapılıyor ki zaten, onların içinde de en iyi olanlarda yer almak istiyorum. Antalya'dan aldığım ödül bir anlamda beni buna zorluyor.

Henüz yolun başında olduğumu düşünüyorum. Onun için de öğrenmek istiyorum. Filler ve Çimen iyi oyuncularla dolu bir filmdi. Onlardan çok şeyler öğrendiğimi düşünüyorum. Hedefim, yapacağım bir iş yaptığımdan bir üst düzeyde olmalı. Bu sinema olur, televizyon olur, tiyatro hatta bale bile olabilir...