BU BÖLÜMDE SAHNE SANATLARIYLA İLGİLİ BAZI TERİMLERİN AÇIKLAMALARINI BULABİLİRSİNİZ
Sözlük
Fuaye:
Tiyatro ve benzeri, gösteri ya da toplantı yapılarında,
genellikle hem seyir yeri girişine giden, hem de gösteri ya da
toplantı aralarında sigara ve çay içme amaçlı
kullanılabilen, antraktlarda seyircinin dinlenebileceği
salonlara verilen ad.
Loca:
Tiyatro,sinema gibi eğlence yerlerinde seyircilerin
oturabileceği, üç yanı kapalı, üç beş kişilik özel
seyir yeri. İlk "loca"nın Antik Yunan
tragedyalarının sahnelendiği amfitiyatrolardaki "kral
koltuğu" olduğunu söyleyebiliriz. Ancak sosyal
hiyerarşinin şekillenmiş hali olarak, sadece soyluların
kullanımına sunumu ve tiyatro mimarisine içkinleşmesi 16.
yüzyıl başlarına rastlar. Aynı dönemde Fransız ve
İspanyol tiyatrolarında görülmesiyle birlikte Elizabeth
tiyatrosunda somutlaşmıştır.
Kulis:
Tiyatro, opera ve bale sahnelerinde, seyircinin oturduğu yerler
dışında kalan, sahnenin gerisinde ve yanlarında bulunan,
oyuncuların oyuna hazırlandıkları ya da sahne aralarında
dinlenebildikleri bölüm.
Atölye:
1. Sahnelenecek tiyatro, opera ya da bale eserinin
gerektirdiği malzemelerin hazırlandığı işlikler. Atölyeler
kapsamında; kostüm, aksesuar, butafor ve dekor yapımı için
ayrı ayrı işlikler yer alabilir.
2. Sahne sanatlarında oyunculuk, reji, tasarım,
yazarlık vb. alanlarda, o alanın teorik ve pratik bilgi ve
birikimine ulaşmak, bu konudaki sınırları genişletmek için
yapılan araştırmalar ve deneysel çalışmalar bütünü.
(ing.:workshop)
Sahne:
1. Bir tiyatro yapısında, oyuncuların üzerinde rol
yapmaları için özel olarak yapılmış, izleyicilerin
oyuncuları kolayca görebilmeleri için genellikle yerden belli
bir ölçüde yüksekliği olan yer.
2. Tiyatro, opera veya bale eserlerinde, oyunun, kendi
içinde bir bütünlüğü olan başlıca bölümlerinden her
biri.
Drama:
Yunanca "eylem"den gelmektedir. Lirik (ezgisel) ve epik
(destansı) yazının yanı sıra, diyaloglar halinde yazılan,
durum ve eylemin kişiler yoluyla verildiği edebi tür; dramatik
(oyunsal) yapıtlar; yapıt olarak oyun anlamında kullanılır.
Yazılı tiyatro yapıtı (ürünü) olarak oyun, genel olarak
oyun anlamlarında da kullanılır ki; 'drama sanatı' adı
altında genel olarak tiyatro terimini de karşılar.
Dramatik :
Drama'ya, yani oyun türüne ilişkin olandır. İçinde gerilim,
çatışma, çeşitli olaylar ve karşıtlıklar bulunan, insanla
ve insan ilişkileriyle gelişen her hangi bir yapıt ya da
olaydır.
Drama Kuramı:
Drama sanatı bilgisi, drama sanatı düşüncesi, dramabilim,
darama estetiğini kapsar. Yazınsal bir yapıt olarak da
tiyatroya bağlı, ikili bir temel özellik taşıyan drama
sanatı, tarih boyunca kuram-uygulama bütünlüğü içinde bir
gelişme göstermiştir. Drama sanatının gerek tarihsel,
gerekse kuramsal gelişimini ele alan 'drama kuramı', drama
sanatının ve gelişiminin genel özelliklerini, yapısını ve
kurallarını ortaya koymaya ve değerlendirmeye çalışır.
Dramaturji:
Tiyatro tarihçisi, incelemecisi ve kuramcılarının oyun metni
üzerindeki çalışmalarını ve sonra da oyunun sahnelenmesi
açısından sanatsal bilgileri kapsayan etkinliktir. İki tarzda
gerçekleştirilir. Kuramsal dramaturji: Kavram olarak Lessing
tarafından ortaya atıldığı biçimde, darama yapıtlarının,
oyunların iç yasalarını, ana kurallarını, oyun yapısı
ilkelerini ortaya koyan drama sanatı bilgisidir. Uygulamalı
Dramaturji: Dramaturg'un gerçekleştirdiği etkinliktir. Bir
oyunun dramaturg ile yönetmenin işbirliği içinde sahnelenmesi
(oyunun seçiminden, oyun metninin çözümlenmesinden, oyunun
yorumlanmasına ve sahneye getirilmesine kadar) tüm sahneleme
sürecinin yöntemsel çalışmasıdır.
Tragedya:
Tragedya, Yunanca "tragoidia" sözcüğünden gelir.
"Tragos" keçi, "oiddia" ise ezgi demektir,
böylece targedya "keçi ezgisi" anlamına gelir.
Çünkü "Dionisos Şenlikleri"nde koro, tanrıya
bağlılıklarını simgeleyen ezgiler söylemekteydi. Tragedya
işte bu ezgilerden doğmuştur. Tragedya, bir kahramının kendi
çevresindeki koşullarla savaşıp yenik düşmesini anlatan bir
oyun türüdür. Kahramanın yenildiği şey her zaman ondan daha
büyük/güçlü, onun yaşamından daha anlamlı olan bir
şeydir. Kahramanın savaşımından evrensel boyutları içinde
önemli bir olay çıkar, ama bu sonuç kahramanın yenik
düşmesiyle önem kazanır. Tragedya insanı derinlemesine ele
alır ve insanın çevresiyle çatışmasını gösterirken ona
kendi gerçeklerini hatırlatır.
Komedya :
Komedya sözcüğünü "comos + oidia" sözcükleri
oluşturmuştur. "Comos" halk, cümbüş, curcuna hatta
köy anlamına gelir. "Oidia" ise ezgi… Böylece
komedya, curcuna ya da halk ezgisi anlamında kullanılmıştır.
Komedyanın kökeninde bir yandan "comos"lardan gelen
doğal büyüsel güdüler törensel bir havayla kutlanırken,
öte yandan günlük yaşama ilişkin şakalar, taşlamalar,
açık saçık göndermeler yer alır. Komedyalar, Antik Yunan'da
yazarların tiyatro yarışmalarına katılmasında bir şarttı:
Her yazar, üç targedya bir de komedya yazmak zorundaydı.
Başlarda, tragedyanın seyirci üzerindeki gerilimini biraz
olsun dağıtmak, seyirciyi biraz olsun gevşetmek için
yazılmış konu dışı gülünç sahnelerden oluşuyordu. Ancak
daha sonra 'komedya' kendi başına bir tür olmuş ve hatta
eleştirel bir tavır takınmıştır.
Fars:
Komedyanın, biraz daha serbest, abartılı ve gürültülü
biçimidir. Olay dizisi matığının gülünçlük sağlamak
için zaman zaman bozulması da bu türün bir özelliğidir.
Farsta ön planda olan durumlardır, kişiler ise yalnızca
tiplerdir. Oysa komedya, tipleri kullandığı kadar karakterleri
de kullanır. Fars tipleri, kaba çizgileriyle herkesin bildiği
genel tiplerdir. Kendilerine özgü tavırları ya da
psikolojileri yoktur. Onları denetimi altına alan
durumlardır.
Melodram:
Melodram, tragedyanın yüzeysel olan türüdür. Tıpkı farsta
gülünecek olanın abartılması gibi, melodramda da duygusal
olan abartılır. Farsın amacı eğlendirmekse, melodramın
amacı da duygulandırmaktır. Melodramın farsa benzeyen bir
diğer yanı, olay üstüne olay yığılmasıdır. Olaylar,
romantik ve ahlaksal ölçüler içinde çetrefil bir dizi
halinde işlenir.