ADANA TİYATRO ATÖLYESİ (ATA)

ATA 15 Eylül 1997 tarihinde Yıldırım F. Urağ tarafından 24 kişilik bir kadro ile birlikte kuruldu. 1997 yılından bu yana bir çok ilke ve oyuna imza atan ATA etkinlik alanlarını tiyatro ile sınırlı görmüyor, ATA çalışanları merkezlerinde söyleşiler, saydam gösterileri, müzik dinletileri ve sergilerden oluşan kültürel-sanatsal çalışmalarada yer veriyor.

 

YILDIRIM F. URAĞ

1995 Yılında Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro/Oyunculuk Bölümünden mezun oldu.Tiyatro yapmak için yerleştiği Antalya'da otomobil yıkamakla yetindi.'Sevda' uğruna geldiği Adana'da Adana Tiyatro Atölyesi'ni kurdu. Yönettiği oyunlardan bazıları : Tuncer Cücenoğlu'nun 'Çıkmaz Sokak' ve Harold Pinter'in 'Bir Tek Daha' adlı oyularından oluşturduğu 'Çok Yaşa Ölüm' adlı kolaj çalışması, Nazım Hikmet'in 'Kuvayi Milliye Destanı' Murathan Mungan'ın 'Taziye' ve 'Binali ile Temir' adlı oyunlar ve Murat Çağlar ile birlikte yazdığı 'Pınar ile Çınar' adlı çocuk oyunudur.

Halen Mersin Üniversitesi Tiyatro Bölümü'nde Yüksek Lisans Programına devam etmekte ve Çukurova Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü'nde oyunculuk dersleri vermektedir.

Hocama Başarılarının Devamını Diliyorum.

 

 

KUVAYI MİLLİYE

YAPIT: Nazım Hikmet Ran

YÖNETMEN: Yıldırım F. Urağ

TEKNİK EKİP: Güralp Günyaşar

ööööööööööööjj lÇağrı Öngel

KOSTÜM: ATA

IŞIK TASARIMI: Halil Karahan

AFİŞ TASARIMI: Serdar Negir

FOTOĞRAFLAR: Banu Kaplancalı

GENEL KORDİNASYON: Ender Arusoğlu

nnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnn Yeliz Kubuş

(Adana Tiyatro Atölyesi tarafından sergilenen ilk oyun)

* "Adana Tiyatro Atölyesi" ile "Kuvayı Milliye" arasında alışılmadık bir ilişki var. Hangisinin hangisini doğurduğu, ürettiği belli değil. "Kuvayı Milliye" ATA'dan öncede vardı, ancak ATA "Kuvayı Milliye" yi yeniden yarattı. Bir kibrit çöpüne varana dek yeniden. Sıfırdan alıp çıtayı daha yükseğe taşıdı. Belki izleyenler yalnızca oyunu görecek sahnede, oyunu anlayacak, oyunu algılayacak. Hayır yalnızca böyle görmek haksızlık olur. Çünkü, olay onur savaşıdır, "Ölmedik" haykırışıdır.

 

Bu ülkede kötü şeyler mi oluyor?

Karamsarlığa mı kapılıyorsunuz?

Karamsarlık, içimizdeki "suçluluk" duygusu mu biraz da?

 

"Onlar" hiç de karamsar değiller. Ve şimdi "Onlar" bu toprağın, bu toprağın insanlarının öyküsünü, bizim o büyük destanımızı anlatacaklar size.

Size, BİZİ anlatacaklar.

İYİ SEYİRLER...

 

ADANA TİYATRO ATÖLYESİ

*YILDIRIM F. URAĞ

Yönetmen

 

BİNALİ İLE TEMİR

ÖYKÜ: Murathan Mungan

SAHNEYE UYARLAYAN: Yıldırım F. Urağ

YÖNETMEN: Yıldırım F. Urağ

REJİ ASİSTANI: Özgün Özsoy

IŞIK TASARIMI: H. İbrahim Karahan

DEKOR TASARIMI: Yıldırım F. Urağ

KOSTÜM TASARIMI: S. Devrim Yakut

SAHNE AMİRİ: Refika Sinay

MÜZİK-EFEKT KUMANDA: Semih Acar

IŞIK KUMANDA: Eylem Öztürk

KOSTÜM: Burcu Tutkun

AKSESUVAR: Yelda Yüncüler

SAHNE MAKİNİSTİ: Günalp Günyaşar

GENEL KOORDİNASYON: Ender Arusoğlu

 

AVAR: S. Devrim Yakut

BİNALİ: Yıldırım F. Urağ

TEMİR: Atilla Aslan

 

*Yıl 1992... Ankara !

Doğrusu bu ya; Murathan'la açmıştım gözümü tiyatro eğitimine "Taziye" ve "Mahmut ile Yezida" başucu oyunlarımdı o yıllarda ve Türk tiyatrosunun kilometre taşları bu oyunların, yazarının bir zamanlar oturduğu sıralarda oturuyor olmak bile heyecan vericiydi benim için.

Tiyatronun ne mene bir iş olduğunu(!) anlamaya çalışan bir oyunculuk bölümü öğrencisiydim henüz. O zamanlar yüksek lisans öğrencisi olan sevgili Mustafa Sekmen'in rejisiyle izlemiştim "Binali ile Temir" i. Oyun metninde varolan ve Mustafa'nın da farkında olduğu eksikliklere rağmen içtenlikle sahneye taşınan bu Murathan Mungan öyküsü karşısında büyülenmiştim.

Daha o günlerde karar vermiştim " Binali ile Temir " i yeniden sahneye uyarlamaya.

Meğer tüm bunlar, bugünlere dek süregelecek bir Murathan Mungan serüveninin ilk adımlarıymış; şimdi anlıyorum.

Yıl 1999... Adana !

Yedi yıl aradan sonra "Binali ile Temir" nihayet tekrar sahnede. '97-98 sezonunda sahnelediğimiz "Taziye" nin ardından Adana Tiyatro Atölyesi'nin sahnesinde uyanıkken gördüğüm ikinci düş olsa gerek bu ! Ama hepsi bu değil.

"Binali ile Temir"in prömiyerini yaptığımız Mart 99'da iki Murathan oyunu daha seyircisiyle kucaklaşıyor. Adana Devlet Tiyatrosu'ndan "Bir Garip Orhan Veli" ...

Ve Ankara Devlet Tiyatrosu'ndan "Geyikler Lanetler"

Oyunları yıllarca Devlet Tiyatroları repertuvarına girememiş olan bir yazar için hoş bir rastlantı olsa gerek. Ama sürpriz olmadığı kesin.

Bizim "Binali ile Temir"imize gelince:

Önceki uyarlamanın sorunlarını gözönünde tutarak, öyküyü yeniden ele aldığımı belirtmeliyim. Temel amacım öyküye tamamen sadık kalarak "Binali ile Temir"i sahne diline çevirmekti.

Aklımız neye erdiyse, yüreğimiz neye yettiyse onu göreceksiniz sahnede. Bundan sonrası laf-ı güzaftır açıkçası.

Yaklaşık iki ay süren bir mücadelenin sonunda sevgili Murathan bu öykünün sahneye uyarlanmasını kabul ederken şöyle demişti bana: "Sevginize güveniyorum. Kolay gelsin" O güveni haketmeye çalıştık; hepsi bu!

Yıllar sonra sahnelerimiz peş peşe Murathan Mungan oyunlarıyla kucaklaşıyor. Asla gecikmeyen "zaman" karşısında, bağışlanmayı dileyen bir gecikmişlik bu

O "zaman" ki öyle sabırlı, öyle direngen

O "zaman"ki hayata pençeleriyle tutulan!

Bir yazısında "Ortadoğu'ya özgü bir zamandan" sözeder Murathan. "Havaya asılı kalan ve hiç kımıldamayan. Ama bütün figürlerin içinden geçerek akan ve hepsini birbirine bağlayan da aynı zaman. Benim sevdiğim zaman."

Şimdi MURATHAN MUNGAN zamanı!

*YILDIRIM F. URAĞ

Yönetmen

 

 

TAZİYE

YAZAN: Murathan Mungan

YÖNETMEN: Yıldırım F. Urağ

YÖNETMEN YRD: Seher Devrim Yakut

MÜZİK: Serkan Uyanıktürk

lllllllllllllll Mehmet Tektaş

DEKOR TASARIMI: Yıldırım F. Urağ

lllllllllllllllllllllllllllllllllllll Kenan Türkart

KOSTÜM TASARIMI: Seher Devrim Yakut

IŞIK TASARIMI: İbrahim Karahan

AFİŞ TASARIMI: Savaş Özdemir

lllllllllllllllllllllllllllllll Yıldırım F. Urağ

FOTOĞRAFLAR: Banu Kaplancalı

 

DOĞUM DÜŞ ÖLÜM OYUN GERÇEK VE ...

*Başlık (!) "VE TAZİYE" diye tamamlansaydı hiç başlamayacaktı bu yazı. Şimdi ise hiç tamamlanmayacak biliyorum.

Belki ikiside aynı şeydir kimbilir. Nasılsa her yazı kendini susmaz mı biraz da? Her yazı konuştuğu (!) kadar "lal" değil midir?

Öyleyse;

... VE YAZIYLA SUSMAK

Okul yıllarından kalma bir alışkanlıkla olsa gerek, tarihi başlayan ve biten dönemler toplamı olarak algılarız hep. 'Biten'i ve 'Başlayan'ı "Geçiş Dönemleri" bağlar birbirine. Kanlı, karmaşık, teklifsiz geçiş dönemleri... Kan diner ve yeni bir dönem başlar tarih derslerinde. Kanı dinecek gibi görünmediğine göre, Dünya sonsuz bir geçiş döneminde mi duruyor yoksa?

Heja kimin duvağında yuyacak kanlı ellerini?

... VE TÖRE

Sapında değil de keskin tarafından tuttuğumuz bıçak. İlle de bıçak...

... VE GİZ

Bilinmeyen, bilinemeyen mi giz?

Kasrın kapısını açan gizli el bir kördüğüm olmuş da kimin önünde durur? Kevsa Ana bilirde biz neden bilmeyiz gizli kapıya ulaşan karanlık ayakların sahabını?

Peki ya hiç sonu gelmez mi soruların?

... VE TİYATRO

Aklımızda pek çok soruyla çıktık yola ve pek çok sorunla. Sorunları çözmek; sorulara direnmek olsa gerek tiyatro.

"Tüm sorular yanıtsız mı?" diye sorulursa eğer direndiğimiz tüm soruların yanıtı sende ey seyirci! Bizimki sevda işi. Senin adına yada senin uğruna değil, seninle birlikte ...

"Dönüp ardıma bakıyorum

Yoksun sen.

Ey sanat! herşeyi hayata dönüştüren"

Peki ya başlık ! "VE SEVDA" diye sürüp gitseydi ... ?

*YILDIRIM F. URAĞ

Yönetmen